Uyan, “Türk”

Mehmet Yılmaz

Haritaya bakıldığında dünyanın merkezinde Türkiye görünür. Binlerce yıllık bilinen tarih incelendiğinde en medeni, zeki, cesur, arî ırk Türklerdir. Bugün Kuzey Avrupa’daki Türk soyundan gelen Macaristan, Finlandiya, Asya’da Uygur Özerk Cumhuriyeti gibi onlarca Türk devleti haricinde 7 bağımsız Türk devleti vardır. Bu Türk devletlerinin başında lokomotif görevinde bulunan ülke Türkiye Cumhuriyeti’dir. Kurucu liderimiz Mustafa Kemal Atatürk öldükten sonra yerine gelen basiretsiz ya da satılmış yöneticiler, Ulu Önder Atatürk’ün Osmanlı İmparatorluğu’nun çöküşüne neden olan uygulamaların tekrarının yaşanmaması için koyduğu kuralları uygulamayarak ülkemizin olması gereken yerin çok gerisinde kalmasına sebep olmuşlardır. Öyle ki; Atatürk’ün en çok önem verdiği konu olan eğitimi ilerletmek yerine geri bırakmışlardır. Dönemin en ilerici kurumlarından biri olan, Atatürk’ün kurduğu Köy Enstitüleri’ni Amerika Birleşik Devletleri’nin emri ile kapatıp, eğitim müfredatının düzenlenmesini yabancıların eline verdiler. Oysa ki Osmanlı’nın çökme sebeplerinin başında cehalet, bilimde, teknolojide geri kalmışlık vardı. Son on yılda eğitimde fiziki anlamda çok şey yapılmış olsa da müfredat ve sistem olarak bilime dayalı çağdaş eğitimden hala çok uzaktadır.
Atatürk’ün “İstikbal göklerdedir” diyerek hedef gösterdiği havacılık alanında bırakın ileriye gitmeyi, mevcut uçak fabrikaları kapatılmış, havacılıkla ilgili tek bir adım atmamışlardır. Ta ki 1973’te ABD ile ortak olarak TUSAŞ kurulmuş, 1984’e kadar işlevsiz kalmış, 1984-1992 yılları arasında zamanın başbakanı Turgut Özal sayesinde bir şeyler yapsa da 1992’den 2005’e kadar işlevsiz kalmış, ancak 2005 yılında ABD hisseleri de satın alınıp tamamen milli bir kuruluş olmuştur. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın özel gayretleri ve TUSAŞ’ın başına getirdiği Prof. Dr. Temel Kotil’in bilgi, beceri, azim ve yeteneğiyle bugünlerde Türk havacılığı olması gereken yere gelmek üzeredir.
Atatürk’ün “Laz, Kürt, Çerkez, Makedon bir cevherin damarlarıdır; hepsi birlikte Türk’tür.” demesine karşılık Atatürk’ün on yıllarca sadece büstünü dikip Çanakkale ruhu ile birlik olan halkımızın Siyonist casuslarla sağ, sol, Laz, Türk, Kürt, Alevi, Sünni olarak bölünmesine seyirci kalınmış, yöneticilerimizden bazıları bu kirli savaştan menfaatler sağladığı için devamı yolunda irade uygulamışlardır. Radikal Kürt grupları denetlemek adına PKK gibi terör örgütleri devlet eliyle kurulmuş, sonra bunlar yabancı istihbarat servislerine kaptırılmıştır. Bunun neticesinde binlerce şehit, yüz milyarlarca dolar maddi kayıp oluşmuştur. Son yıllarda terörle mücadele etkin şekilde yapılıyor olsa da terörün beslendiği bölgelerdeki sosyoekonomik konularda çok ilerleme olmamış, halk eğitilememiştir.
Atatürk, “Türkiye Cumhuriyeti şeyhler dervişler müritler memleketi olamaz!” demiştir. Dinimizin halkımıza doğru öğretilmesi için Diyanet İşleri Başkanlığı’nı kurmuştur. Buna rağmen ülkemizdeki camilerin yüzde otuz beşinin tapusu Diyanetin, kalanı cemaat ve vakıfların üzerinde olması sebebiyle ülkeyi ‘cemaatler ülkesi’ haline getirmişlerdir. Devlet yönetiminde liyakat yerine cemaatlerin adamları atandı. 15 Temmuz’da yüzlerde şehit, binlerce yaralıyla bunun bedelini ödedik. Oysa ki Osmanlı’nın yıkılmasına da din adamı görünüşlü ajanlar ve çıkarcıların büyük bir etkisi olduğu bilinmektedir.
Atatürk; “Bir Türk dünyaya bedeldir” diyerek, Türk milletine özgüven kazandırmıştır. Siyonistlerin NATO adı altında ordumuza sızmalarına yöneticilerin göz yummaları sonucu kendi ordumuzun ‘satılmış’ komuta kademesi tarafından 1960 ve 1980 darbesi yapılmış ve birçok muhtıra verilerek, beraberinde kolluk kuvvetlerinin kötü davranışlarıyla halkın özgüveni yok edilmiştir. Ayrıca yazılı basın, sosyal medya, TV gibi araçlar kullanılarak sürekli yanlış bilgilendirici propagandalar ve algı operasyonlarıyla halkımız şaşkına çevrilmiştir. Bunun sonucunda halkımız birçok konuya duyarsız ve ilgisiz olmuştur. Bugün maalesef gençlerimizin büyük bir çoğunluğu bırakın 12.000 yıllık bilinen tarihimizi son birkaç yüz yıllık tarihimizdeki önemli olayları hatta son yüz yıllık var olma mücadelemizi dahi bilmemektedir. Oysa ki biz Türkler insanlığın başlangıcı olduğumuz gibi son kalesiyiz de. 500 yıllık bir tarihi bile olmayan, 500 yılda milyonlarca Kızılderili’yi bir o kadar Afrikalıyı katledip bir o kadar Afrikalıyı köle olarak kullanan ve hala Afrikalılara köle muamelesi yapan, kendini dünyanın efendisi sanan Avrupa’dan kaçan hırsız, katil psikopatların kurduğu Siyonistlerin tetikçisi, dünyanın başına bela ABD denen sözde devlet, dolar denen kağıt parçasıyla satın aldığı Arap yöneticiler ve sesi çıkmayan Araplarla biz Türkleri karıştırıp, bize kabadayılık etme cüretini göstermektedir.
Tüm bu sebeplerden dolayı silkelenip kendimize gelme vaktidir. Önce ülkemizde birliği sağlayıp ardından Türk devletleriyle birlik oluşturup bilim ve teknolojide dünyayı yakalayıp geçmek, Türk’e yakışanı yapmalıyız. Ne mutlu Türküm diyene.

Total
0
Shares
İlgili Mesajlar